Muhalefet De İslami Görevimizdir

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

Muhalefet De İslami Görevimizdir

Siyasî literatürümüze yerleşen ve günlük dilimizde sıkça kullanılan temel kavramlardan biri de ‘Muhalefet'tir.

Parlamento içi ve dışı siyâsî partilerle sivil toplum örgütlerinin iktidarı eleştirmesi anlamını çağrıştıran muhalefet, özellikle İslâm zaviyesinden bakıldığında çok daha geniş içerikli bir kavramdır. Çünkü; aşağıda açıklanacağı üzere muhalefet, iktidarın eleştirilmesi yanı sıra kişinin kendisini, aile-iş çevresini ve içinde yer aldığı iktidar, hatta muhalefet kadrolarının tenkidini de içerir.    

Muhalefetin İslâmî temelleri

Muhalefet etme, meşruiyetini Kur'ân ve Sünnet'ten alır. Çünkü İslâm'ın bu iki ana kaynağının görevleştirdiği özgürce görüş bildirme olan Şûra, saygılı ve ilmî düzeyli fikri tartışma olan Cidal, aklın kullanımı olan Kıyas-İctihad ve İslâm Dîni'nin ve aklın onayladıklarına çağrı ve yasakladıklarından sakındırma olan Emir bil-Ma'rûf ve Nehiy anil-Münker, muhalefetin tabii kaynaklarıdır.1 Hiç şüphesiz bu kaynaklara işlerlik kazandıracak olan muhalefettir. Hak'dan yana muhalif görüşler olmadıkça bu kaynakların kullanılması da mümkün değildir. 

Kaldı ki Kur'ân'ın olağan gördüğü ve de vukuunda Kur'ân ve Sünnet düstûrlarına başvurulmasını öğretip öğütlediği ihtilaflar da, farklı ve zıt yaklaşımlar olan muhalefetin ürünüdür.2

Türüne göre farz-vâcib, haram ve mubah olarak hükümlendirilebilecek olan muhalefet olgusunu biz her bir müminin görevi olan Emir bil-Ma'rûf ve Nehiy anil-Münker çizgisinde açıklamaya çalışacağız.

Kur'ân ve Sünnet'in açıklamalarına göre Emir bil- Ma'rûf ve Nehiy anil-Münker bütün mümin fertlerin ve toplumların görevidir.3 Bu görev yapılmadıkça İslâmî hayatın oluşturulması, sosyal nitelikli çöküntülerden korunulması ve ebedî mutluluğa erişilmesi mümkün değildir. Rabbimiz söyle buyurur:

"Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin yakını, koruyucusu, aracısı, yardımcısı ve de yetkilendirilebilir temsilcisidirler. Çünkü onlar Ma'rûfa (İslâm'ın ve aklın güzel bulduğu işlere) özendirip yönlendirirler. Münker'i (Hak dinin ve aklın çirkin bulup sakındırdıklarını) da engellemeye çalışırlar. Onlar namazlarını kılar, zekâtlarını verirler, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne yürekten bağlılık gösterirler. İşte bunlar Allah'ın rahmetiyle kuşatacağı kimselerdir. Hiç şüphesiz Allah, acze düşürülemeyendir, her işi yerli yerinde yapandır."4

Bütün gücümüzle kendisine yönlendirmekle emrolunduğumuz Ma'rûf, İslâm Dini'nin, aklın ve bilimin yapılmasını gerektirdiği söz, davranış ve iştir. Fiili veya sözlü-yazılı atılımlarla sakındırmakla yükümlü olduğumuz Münker ise Marûfun zıddı olup dinimize, olgun akıl ve ilme göre sakındırmakla mükellef olduğumuz işlemdir.5 

Özbenliğimize muhalefet

Haşr Sûresi'nin 18. âyetiyle ölüm ötesini içine alan yarınlarımız için ne yaptığımızı iyice düşünmemiz emredilmektedir.

Bu emir, özbenliğimize muhalefeti âmirdir. Örneğin namaz kılmak, zekât vermek, söz ve sözleşmelere bağlılık göstermek gibi Mar'ûf vasıflı işleri gereğince yapıp insanları yönlendiremediğimiz; zina, rüşvet ve arkadan çekiştirme gibi Münker nitelikli işlerden kaçıp sakındıramadığımızda, yerici nefis olan nefs-i levvamemizi devreye sokarak özbenliğimize eleştiri sağanaklarını yağdırmamız gerekir.

Peygamberimizin "Allahım! Nefsimin şerrinden sana sığınırım."6 şeklinde yaparak yapılmasını öğütlediği nefse muhalefet (aykırılık) gücünü dileyen duâ da özbenliğimize muhalefetin meşruiyetini pekiştirmektedir.

İlişkili olduğumuz çevreye muhalefet 

Yakın çevremizdeki insanlar, örneğin adalet, ikram ve aykırı düşüncelere tahammül gibi Ma'rûfları yapmadıklarında ve de içki içme, görevi kötüye kullanma ve haksız şiddet sergileme gibi Münkerlere bulaştıklarında onlara muhalefet ederek onları yapmadıklarına yöneltmek, kaçınmadıklarından sakındırmak farz-vacib görevimizdir.

Yaşanılan dönemin şartları içinde bu görevimizi kendileriyle beraber siyâset yaptığımız veya birlikte yasal siyasî iktidar gücünü kullandığımız ya da kamu kurumlarında yönetim sorumluluğunu paylaştığımız insanlara karşı yapmamız daha da büyük önem ve öncelik taşımaktadır. Çünkü diğer insanlara nazaran onların durumlarını daha yakından izleyebiliyor, yapıcı ve etkili muhalefette bulunarak sonuç alma imkânlarına sahip bulunuyoruz. Burada bilvesile değinmiş olalım. İslam açısından bakıldığında en alt derecelisinden en üst konumda bulunanlara kadar hiçbir görevlinin kutsallığı ve dokunulmazlığı yoktur.7 Gerektiğinde yapıcı muhalefette bulunulmalıdır. Değinildiği gibi bu, farz/vacib ölçüsünde bir vazifedir, dolayısıyla da ibadettir. 

Sahabiler aldıkları nebevî terbiye çizgisinde ilahi hüküm inmeyen konularda Peygamberimize karşı bile muhalefet edebiliyorlar, aykırı görüşlerini özgürce açıklayabiliyorlarken bizim zıddına farklı bir yol ve yöntem izlememiz İslâm dışıdır. Kaldı ki Kur'ânî bir kurum olan Sûra'nın, İslâm'ın değiştirilemezlerine aykırılık oluşturmadıkça çoğunluğun kabulleri ve de bu kabullerin uygulanması seklindeki demokratik teamüllerle örtüşebileceği de açıktır. Cemaatinin, imamlığını onaylamadığı kişinin kıldırdığı namazın kabul olunmayacağı ve itaatin ancak Ma'rûfda olacağı Peygamberimizin diliyle beyan edilirken çoğunluk tarafından kabul olunmayan muhalefet tanımaz azınlık egemenliğinin meşrûlaştırılamayacağı bilinmelidir.8

Muhalefete de muhalefet etmek

Ölçü Ma'rûf ve Münker olduğundan yapılan muhalefete de muhalefet edilebilir. Gerektiğinde mutlaka edilmelidir de. Peygamberimiz, mümin-kâfir, kadın-erkek, genç-ihtiyar, muhalif veya muvafık herkesi dinlerdi.9 Ama, bizlere de örnek olmak için Rabbimizin şu buyruğu doğrultusunda hareket ederdi:

"(Ey Peygamber!) Sen hakikati inkâra şartlanmış olan kâfirlere ve Vahyî gerçekleri içine sindirememiş olan görüntü Müslümanlarına uyma. Onların üzücü sözleri ve davranışlarına da aldırış etme. Yalnızca Allah'a güven. Güvenliğe erdirici olarak Allah yeter."10

Sisteme muhalefet

Ma'rûf ve Münker, bütün Hak ve Batıl'ları, bir diğer anlatımla tüm dinî ve aklî faydalıları ve zararlıları içine aldığından bu çizgide muhalefet, açıklanan türleri yanı sıra pek tabiidir ki İslâm dışı düzene de yönelecektir. Ancak Kur'ânî yöntem gereği bu muhalefetin, Allah'ın insan üzerindeki otoritesine eş koşan ve insanları insanlar üzerine ilâhlaştıran inançlara karşı başlaması ve insanın özgür tercihlerine yönelik olarak zamana yayıcı bir yol izlemesi gerekir. Bir diğer önemli husus da muhâlefetin din, akıl ve ilim dışılık olan Münker'e inhisar ettirilmesidir. Muhalefetin, ufuksuz yorumlarla İslam'ın yücelttiği haklar ve özgürlüklerle boyutlandırarak benimseyebileceği demokrasi gibi değerler karşıtlığına dönüştürülmemesidir. 

Muhalefetin doğası

Muhalefetin doğasında haramlara eğilim vardır. Yaşanılan maddeci hayat da bu eğilimi kamçılamaktadır. Ma'rûf ve Münker ölçülerin ve de bilimsel verilerin iyi bilinmediği hususlarda muhalefet etmiş olmak için muhalefet edilmemelidir. Arkadan çekiştirme yöntemiyle veya şöhret sağlamak için muhalefete kalkışılmamalıdır. Siyâsî intikam gayesi güdülerek de muhalefet yapılmamalı, kişiler ve görüşleri asla aşağılanmamalıdır.11

Bu tür muhalefetler haramdır. Hak helâllığı alınmadıkça tövbeyle bile bağışlanmayacak günahtır.

Amaç, Allah'ın rızasına ermek amacıyla doğruya, faydalıya ve güzele yönlendirebilmektir. Bu sebeble muhalefet yapılırken mutlaka Kur'ân'ın öğütlediği "aklî ve ilmî verileri kullanma", "güzel öğüt", "etkili ve saygılı mücadele" yöntemleri kullanılmalıdır. 12

Yukarıda değinilen farz-vacib ve haram neviden değil de, alternatifleri düşündürücülüğü sebebiyle mübah türden olan muhalefetlerin bu yöntemlerin kullanılmasıyla ibâdete dönüşeceği de bir hakikattir. 

Muhalefete saygı

Haram nitelikli muhalefete tahammül edilebilirse de hiç şüphesiz saygı duyulamaz. Kabul de edilemez. Ancak yapılması dinimizin veya ilmî verilerin gerektirdiği muhalefete ihtiram gösterilmesi gerekir. Bizi Allah'a ve insanlara karşı sorumlu duruma düşürecek hatalar-günahlardan koruyabileceği için de yapılan muhâlefet için duâcı olunmalıdır. Meşrû muhalefeti önemsememek, iç bünyede onu disiplinsizlik veya otorite tanımazlık olarak görmek İslâm'a aykırılıktır. Peygamberi uygulamaları tanımazlıktır. Meşrû muhalefete yasak getirmeye kalkışan ölçü tanımazlara ve kendilerini vazgeçilmez sananlara itaat etmek azîm günahtır. Çünkü itaat yalnızca Ma'rûf olan işlerdedir.                           

Anlaşılacağı üzere hayatımızı kuşatan İslâm, başta Ma'rûfu emir ve Münker'den sakındırma yolu olmak üzere buyruklarıyla muhalefet görevini yüklemekte ve onu da ahlâki çerçeve içine alarak Müslüman'ı etkili bir katılımcıya dönüştürmektedir. Katılımcı Müslüman olmak ise, gerçek Müslüman olmaktır.

Muhalefetlerimizi de İslâmlaştıralım ki ebedî Cennetlere ulaşabilelim.

 

 

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0